PRENSİPLER

26 Nisan 2015 Pazar

Bir İttifak Denemesi; AVRUPA BİRLİĞİ


"Durum şu ki binlerce yıllık dini ittifak çabası devletlerin kendilerini korumak için giriştiği siyasi bir ittifak kadar, yüzlerce yıllık siyasi ittifak çabası ise menfaatlerin ön planda tutulduğu ekonomik ittifak kadar başarılı olamamaktadır."

Bundan yaklaşık bin yıl önce teolojik tartışmalar ardından birbirini aforoz eden doğu ve batı kiliseleri, daha sonraki birçok ittifak çabalarına rağmen yine de bunu gerçekleştirememiştir. Papa’nın son Türkiye ziyaretinde bu çağrıyı yenilemesi, bin yıllık ayrılıklarına son verme ümidinin hala var olduğunu göstermektedir.
Teolojik bir zeminde birleşemeyen Hristiyan dünyası 2. Dünya savaşı sonrası yaşanan hadiseler karşısında ortak tehlikeye karşı ekonomik ittifak adımları atmayı başarmıştır..
Dante, Victor Hugo gibi yazarlar bir asır öncesinden Avrupa Birleşik Devletleri kavramlarını kullanarak önce siyasal sonra ekonomik bir birlik kurulması gerektiğini savundular. Fakat savaş sonrası gelişen olaylar düşünülenin aksine önce ekonomik daha sonra siyasi bir birlik kurulmasını gerektirecekti.
Avrupa devletlerinin bazılarını harabeye çeviren bu savaştan sonra yeni bir savaşın çıkmaması için kömür ve çelik gibi iki önemli savaş malzemesinin bir elde toplanması ve uluslar üstü bir organın sorumluluğuna bırakılması savunuldu.
İlk olarak Almanya ve Fransa bu kaynakları birleştirmek için adım attı. Diğer ülkeler de onlara katılarak 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu kuruldu. Böylece toplam altı batı ülkesinde kömür çelik ile ilgili alınan kararlar, bağımsız ve devletler üstü bir kuruma yani yüksek bir otoriteye devredilmiş oldu.
O dönemin Fransa Dışişleri Bakanı’nın da dediği gibi Avrupa bir kerede, bir tek plana göre değil de birlikteliğin oluşturulmasını sağlayacak somut başarılar üzerine inşa edilebilecekti. Ekonomik birlik yolunda ilk adım sayılan kömür ve çelik ittifakındaki başarı Avrupa ülkelerinde bütünleşmeyi daha da ileriye götürme arzusu doğurdu ve 1957 tarihinde günümüzdeki Avrupa Birliği’nin temellerini atan Avrupa Ekonomik Topluluğu kuruldu.
Nihai hedefi siyasi bütünlüğe ulaşmak olan bu anlaşmayla ekonomik dengeyi sağlamak maksadıyla ülkeler arasında gümrük birliği ve ortak pazar kurulması öngörülür..Bu vesileyle devletlerarası ilişkiler daha çok geliştirilecektir.
Sonraki yıllarda birkaç yan örgüt daha kurularak hepsi 1965’de Avrupa Topluluğu adıyla tek bir çatı altında toplanmıştır. Bu isim 1993’te yapılan Maastricht adlı bir anlaşmayla Avrupa Birliği adını almıştır. Bu anlaşma sonucunda yeni hukuki yapı ve düzenlemelerle topluluk sadece ekonomik birlik olarak kalmayıp siyasi bir birliğe geçme yetkisi kazanmıştır. Tüm  bu süreç bir anda değil de 46 yılda ancak gerçekleşebilmiştir..
Kuruluşundan itibaren gösterdiği başarılı gelişim başlangıçta Avrupa topluluğuna girmek istemeyen ülkelerin, daha sonra üyelik başvurularında bulunmalarına yol açmış, şu an itibarıyla Avrupa Birliği’ne üye devletlerin sayısı 28’e, nüfusu ise 500 milyon üzerine yükselmiştir.
   Tüm bu zorlu süreç dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi ortaklığını doğurmuştur. Bu birlikteliğin oluşturduğu güç ve yaşadıkları tecrübe İslam devletlerini her ne kadar ittifak hamleleri için ümitlendirmiş olsa da ortak tehlikeye karşı ortak hareket edilemediği, bazı egemenlik haklarının kullanımı uluslar üstü bir organa bırakma gibi stratejik fedakarlıklarda bulunulmadığı ve devletler arası daha sıkı bir ilişki oluşturacak ortak pazarlar kurulamadığı için böyle bir birliktelik maalesef ki gerçekleştirilememiştir.

   Anlaşılan o ki bir ittifak söz konusu olduğunda inanç ve manevi değerler ekonomik menfaatler kadar etkili olamamaktadır. Bundandır ki binlerce yıllık dini ittifak çabası devletlerin kendilerini korumak için giriştiği siyasi bir ittifak kadar, yüzlerce yıllık siyasi ittifak çabası ise menfaatlerin ön planda tutulduğu ekonomik ittifak kadar başarılı olamamaktadır.
                                                                                                        e-hoca ELKOCA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder