27 Eylül 2014 Cumartesi
BEKLENEN NECAT...
'Anlaşıldı ki; necatımız düveli islamın ittihadından daha çok cemaatı islamın ittifakı ile olacaktır'.
Yine bir defasında 'Biz islam alemine ümmetin birlik ve beraberliği, islam devletlerinin birleşip bütünleşmesi için yıllardır yazıp çiziyoruz, dergiler gazeteler çıkarıyor devlet büyüklerine tavsiyelerde bulunuyoruz... Anlaşılan sesimizi duyuramadık. Hala islam devletleri paramparça ve hala savaş ve gözyaşı bu milletleri terketmedi. Ne çekiyorsak bu dağınıklığımız yüzünden çekiyoruz. Tüm bunlar gösterdi ki bunu yönetimlerden beklememek lazım. Bu birliktelik gerçekleşecekse aydınlarımızın ve gönüllülük esasına dayanan sivil toplum kuruluşları, dernek, vakıf ve cemaatlerin harekete geçmesiyle gerçekleşecektir.... Bu örgütlenmeler ya birleşerek yada biri içerisinde eriyerek islam dünyasının dağınıklığını giderebilir... ' demişti Sezai Karakoç. Çok istemiş, uğraşmış ve çaba göstermişti. Beklediği dirilişi görebilmek, o yüce dirilişin bir neferi olabilmek için gençliğinden beri edebiyatı, sanatı kullanarak birşeyler yapmak istemiş, gazete, dergi ve mecmualar çıkarıp yapılması gereken ne varsa onu denemiş, parti dahi kurmuştu. Çünkü ümmetin kurtuluşunun ancak islam devletlerinin birleşmesiyle olacağına inanmıştı.
Bu dava için Sezai Karakoç gibi birçok düşünür kafa yormuş, kimisi sadece fikir sunup tavsiyelerde bulunmakla yetinirken çok az bir kısmı da bu yolda aktif rol oynamış, hayatını bu ideale adamıştı.
İslam dünyasının kendisine rakip yada ideal olarak gördüğü Batı'nın, Avrupa Birliği gibi örgütlenmeleriyle geldiği nokta bizi kimi zaman kıskandırıp efkarlandırmış çoğu zaman ise gıpta ile bahsederek 'bizde yapabilirmiyiz' sorusunu kendimize sormamıza neden olmuştu. D8, İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği gibi örgütlenme yollarıyla bu hayali gerçekleştirmeye çalıştık. Ama ne istediğimiz gibi ne de onlar gibi bir birlik kurabildik.
Her nezaman islam devletlerine gelin beraber olup birlik kuralım şeklinde bir çağrıda bulunulsa kimisi menfaaletrine uymadığı, bir başkası şu fasık ülke varsa ben yokum şeklindeki düşüncelerinden dolayı bu birlikteliğe yanaşmamaktadır. Coğrafi bütünlük sağlansa da fikri bütünlük bir türlü sağlanamamaktadır.
İşte bu problemlerle ve kendi iç meseleleriyle uğraşarak bir türlü beklenen birlikteliği sağlayamayan ve harekete geçemeyen islam devletleri, kendi içerisinde yetiştirdiği islamiyeti ve ideal müslüman kimliğini esas alan vakıf, dernek ve cemaatlerle birçok faaliyete imza atması umut verici bir gelişme olarak göze çarpmaktadır. Gönüllülük esasına bağlı olan bu örgütlenmeler fertlerin eğitim ve manevi tekamüllerinde büyük rol oynayıp, gerektiğinde başlattıkları yardım kampanyalarıyla ümmetin yarasını sarmaya çalışmışlardır. Son zamanlarda uluslararası programları, yayın ve yayılımlarıyla daha çok tanınıp dünya siyasetinde gönüllü güçler olarak algılanmaya başlanmıştır.
Bu gönüllülerden oluşan örgütlenmelerin yaptıkları bağışlar, camilerde toplanan yardımları kat kat geçmeye başlamış, kendilerini birer vazifeli gördükleri için inandıkları davaya tam anlamıyla sahip çıkmaya çalışmışlardır. Sadece maddi yardımla kalmayıp yeri geldiğinde Allah Rızası diyerek elini taşın altına koyup işçi gibi çalışmışları ise bu fedakarlıkla islam dünyasında çok şey değişebileceği umudunu doğurmuştur.
Bu muazzam fikir silsilesi ve ideal hayatla hem kendileri bir amaç adına yaşadıklarından dolayı mutlu olmayı başarmış hemde başkalarının yardımına koşarak insanların mutluluğu için çırpınmışlardır. Şimdilere dek birer yardım kuruluşu olarak görülen bu örgütlenmeler son dönemlerde siyaset içerisinde görüşleri alınan ve destekleri beklenen birer güç haline gelmişlerdir.
Kendi iç meselelerinin yoğunluğundan dolayı kollektif bir hareketlenme sergileyemeyen islam devletleri bu örgütlenmeler vesilesiyle birçok faaliyete destek olmuştur.
İşte asıl mesele islam devletlerinin hepsinde birbirbirinden bağımsız olarak varolan bu örgütlenmeleri örgütleyerek devletlerin yapamadığı o birlikteliği sağlamaya çalışmaktır. Zira gönüllülük esasına dayanan birliktelik devletlerin olmazsa olmaz menfaat ve çıkar üzerine kurulan birlikteliğinden hiç şüphesiz daha güçlü ve kıymettardır. Bunun için ise cemaatler ve dini kuruluşlar arasında diyaloğu sağlayacak kalemler kurulmalı, uluslararası sistemleri ve siyaseti iyi bilen, gruplar arası iletişimi sağlayacak gönüllü elçiler yetiştirilerek düzenli adım ve toplantılarla bu birliktelik sağlanmaya çalışılmalıdır. Sivil toplum kuruluşlarının bu samimi adımları kendi ülkelerinin de desteğini alacak ve çocukla ilgelenerek ebeveyne ulaşma mantığıyla istenen birliktelik elde edilecektir.
Atılan adımların çoğu yolda daha da şekillenerek birçok yeniliğe ve farklılığa imza atılacaktır.
Tüm bunların gerçekleşmesi adına yapılması gereken ne varsa bu işi çok iyi bildikleri için gönüller ve aydınlar tarafından belirlenip yola koyulma hepimizin hayalidir. Öncelikle kendi ülkemizde bu kollektif hareketlenmeyi ve birlikteliği sağlamamız gerekmektedir. Dini anlamda devletin yetkili mercii olarak kabul görülen Diyanet, bu konuyla alakalı ilişkileri geliştirecek ve adımları aydınlar tarafından belirlenecek bir organ kurmalı, sivil toplum kuruluşlarının da kendi içerisinde kuracağı iletişim kalemleriyle irtibat içerisinde olunup ortak adımlar atılmalıdır... Kişisel yada grupsal bir menfaattin ve siyasi bir iradenin etkisinden tamamen uzak bir şekilde kurulması gereken bu birliktelik, diğer islami hareket ve cemaatlerle iletişim yolları arayarak dünya çapında bir beraberlik sağlamaya çalışacak böylece islamın ve müslümanların en güçlü sesi olacaktır. Yüzmilyonları aşan bu gönüllü güçler uluslararası siyaset arenasında çok güçlü bir etkiye sahip olacak ve asırlardır yama yaparak geçiştirmeye çalıştığımız problemlerin, ortak akıl ve adımlarla bir bir çözülmesini sağlayacaktır.
Belki onyılları alacak bir çaba ve uğraş sonucunda kıblesi ve davası aynı olan bu gruplar biraraya gelmeyi ve kollektif bir hareket sergilemeyi başaracaktır.
Ve Allahın izniyle ümmetin asırlardır beklediği kurtuluş, içinde yetiştirdiği kendi öz evlatları olan samimi müslüman ve hareketletle gerçekleşmiş olacaktır.
"Anlaşıldı ki necatımız düvel-i islamın ittihandan daha çok cemaat-ı islamın ittifaki ile olacaktır... "
E. Elkoca. Amman/JORDAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)